Haberler
Göçmenlerin Gündemi (21 - 27 Nisan)

21 Nisan
İzmir'de yaşayan Suriyeli kadın, bir aylık bebeği ve 3 çocuğu ile ortadan kayboldu! (Gazete Yenigün)
2 yıldır İzmir’de yaşayan Suriye uyruklu kadın, yeni doğum yaptığı hastanede polis tarafından Harmandalı Geri Gönderme Merkezi’ne götürüldü. Avukatlar, bebeğin hayati tehlikesi bulunmasına rağmen itirazlarının reddedildiğini belirterek Şanlıurfa’ya gönderildiği söylenen kadın ve 4 dört çocuktan haber alamadıklarını ifade etti.
Suriye’deki Türkiye tarafından kurulan bir sağlık kuruluşunda hakkında “vatansız kişi” olarak sağlık formu düzenlenen ve kendisine kimlik belgesi yerine geçecek bir belge verilen Suriye uyruklu kadın, eşi ve üç çocuğuyla birlikte 2 yıldır İzmir’de yaşıyordu. Ancak, dördüncü çocuğuna hamile olan kadın yaklaşık 6 ay önce eşi tarafından terkedilerek, tek başına çocuklarına bakmak zorunda bırakılmıştı. Bir ay önce doğumunun başlaması nedeniyle önce Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesine giden kadın, ardından bebeğin durumunun kritik olması nedeniyle Alsancak'ta bulunan Behçet Uz Çocuk Hastalıkları ve Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne sevk edildi. Çağdaş Hukukçular Derneği İzmir Şube Üyesi Av. Mehmet Ali Karakavuk, Yeni doğan bebeği 25 gün kuvözde müşahede altına alınan kadının, bebeğin taburcu olacağı gün hastane görevlileri tarafından polisin aranması sonucu Harmandalı Geri Gönderme Merkezi’ne götürüldüğünü ifade etti. Bebeğin sağlık durumunun riskli olduğunu belirtilerek karara itiraz eden Karakavuk; itirazın reddedildiğini, vekâleti olmasına rağmen kendisine haber verilmeden kadının ve çocuklarının Şanlıurfa’ya gönderildiğini, ancak Şanlıurfa’daki Geri Gönderme Merkezi’nde de olmadıklarını belirterek, “Ne kadından ne çocuklarından haber alamıyoruz” dedi.
“Bebeğin hayati tehlikesi var”
Bebeğin kuvözde kaldığı 25 gün boyunca kadının hastaneye giriş çıkışlarda bir sorun yaşamadığını belirten Karakavuk, “Ancak bebek taburcu edileceği sırada hastane görevlilerinin polisi araması sonucu kadın apar topar Harmandalı Geri Gönderme Merkezi’ne gönderildi” dedi. Ardından kadın hakkında sınır dışı ve idari gözetim kararı alındığını belirten Karakavuk, “Biz hemen noterle görüşüp vekâletname aldık. Vekâletname çıktıktan sonra Pazartesi görüşmeye gittik. Görüşme yaptığımızda bebeğin işitme ve görme duyularının gelişimi için doktor kontrolüne ihtiyacı vardı ve oradan çıkmak istiyordu” dedi. Bebeğin sağlık durumu ile ilgili gerekli bilgileri Geri Gönderme Merkezi Müdürlüğüne yazılı dilekçe ile ilettiklerini belirten Karakavuk, “Onlar da hastaneye sevk edeceklerini söylediler. Biz de hemen gerekli hukuki süreci başlatmak için geri döndük” diye anlattı. İlk başta idari gözetim kararına itiraz ettiklerini ve idari dava dosyası açtıklarını ve itirazı yaptığında hâkimle de görüştüğünü belirten Karakavuk, “Dedim ki, durum acil. Bebek 30 günlük. Acil bir karar gerekiyor çünkü kadının hastaneye gitmesi gerekiyor yoksa bebeğin hayatı tehlike altında kalacak” dedim. Hâkim de ilgileneceğini sadece karar verebilmesi için idareden cevap beklediğini söyledi” dedi. Karakavuk, bugün (18 Nisan) hâkimin karar verdiğini belirterek, “Ama davalı idare kadın hakkında ‘bizim tarafımızdan alınan bir idari gözetim kararı bulunmamaktadır’ diye bir savunma verdi. Hâkim de bu savunmaya bağlı kalarak bizim savunmamızda ekte sunduğumuz hiçbir bilgiye girmeden itirazımı reddetti” dedi.
“Nerede olduğunu bilmiyoruz”
Kadından ve çocuklarından haber alamadıklarını ifade eden Karakavuk, “Harmandalı Geri Gönderme Merkezi Müdürlüğü’ne numaramızı vermemize rağmen, bize hiçbir şekilde haber verilmeden kadını ve çocuklarını Şanlıurfa’ya gönderdikleri bilgisini aldık. Bugün de Şanlıurfa’da bulunan bir avukat arkadaşımız da Geri Gönderme Merkezi’ne gitti ancak kadının ve çocuklarının orada olmadığını iletti. Muhtemelen Geçici Barınma Merkezi’nde olduğunu düşünüyoruz ama hâlâ nerede olduğunu bilmiyoruz” ifadelerini kullandı.
“Çocuklar perişan haldeydi”
Öte yandan çocukların Harmandalı Geri Gönderme Merkezi’nde kaldığı süreçte tahtakuruları nedeniyle alerji olduğu öne süren Karakavuk, “Çocuklar o tahtakuruları nedeniyle perişan haldeydi. Bunu da belirtmemize rağmen hâkimlik tarafından yaptığımız itirazlar reddedildi” dedi.
https://www.gazeteyenigun.com.tr/haber/24679733/izmirde-yasayan-kadin-bir-aylik-bebegi-ve-3-cocugu-ile-ortadan-kayboldu
22 Nisan
Naya’nın Duruşmasında Yanındayız!
Eski erkek arkadaşı tarafından silahlı saldırıya uğrayan Suriyeli öğrenci arkadaşımız Naya Alsaffan’ın duruşması perşembe günü saat 10.00’da Anadolu Adliyesi’nde görülecek.
Naya Alsaffan'ın yanında olduğumuzu duyuruyoruz. Bu dava sadece Naya’nın davası değil, susturulmaya çalışan ve şiddete uğrayan tüm kadınların davası.
Herkesi duruşma gününe, Naya ile omuz omuza olmaya davet ediyoruz. Kadınlara ve göçmenlere yönelik şiddetin cezasız kalmaması için adalet istiyoruz!
https://x.com/gocmenlerle/status/1914655599050035220?s=46
23 Nisan
Sınırsız Dayanışma: Suriye-101 başlıyor!
İlk oturumda konuklarımız Daad ve Zeyd ile Suriye'nin dününü, bugününü ve yarınını konuşacağız.
26 Nisan Cumartesi/18:30
Moderatörler: Kadir Bal & Uveys Hummus
Suriye’yi daha yakından tanımak isteyen herkesi bekliyoruz!
https://x.com/sinirsizdayanis/status/1915048101976608888
23 Nisan
AFAD ACİL aplikasyonundaki ırkçı ve ayrımcı uygulamadan bir an evvel dönülmelidir
Marmara Denizi'nde öğle saatlerinde meydana gelen deprem akabinde AFAD ACİL uygulaması gündeme geldi. Uygulamanın yalnızca T.C. kimlik no ile çalıştığı ve yabancılara verilen 9'lu kimlik numaraları ile hizmet vermediği ortaya çıktı.
Yabancı kimlik numarasına sahip olanların hayatı, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlık kimlik numarasına sahip olanlardan daha az mı değerlidir?
Göçmenler de elbette her insan gibi deprem ve her türlü afetten korunmayı hak etmektedir. İnsan hayatı arasında eşitsiz ve ayrımcı yaklaşımlar kabul edilemez.
AFAD ACİL aplikasyonundaki ırkçı ve ayrımcı uygulamadan bir an evvel dönülmelidir.
https://x.com/gocmenlerle/status/1915137820567695399?s=46
24 Nisan
Suriyeli anne, bebeğinin sağlık sorunları olmasına rağmen Geri Gönderme Merkezi’ne alındı!
Üç çocuğuna ve bir aylık bebeğine tek başına bakmaya çalışan Suriyeli bir anne, bebeğinin sağlık sorunları olmasına rağmen lohusa hâlinde Geri Gönderme Merkezi’ne alındı!
Yaklaşık iki yıldır İzmir'de yaşayan ve hamileyken eşi tarafından terk edilen göçmen anne, hastanedeki tedavi masraflarını karşılayamadığı gerekçesiyle hastane personeli tarafından polise bildirildi, ardından GGM’ye götürüldü.
Gönüllü bir avukat bulmasına rağmen, herhangi bir suçu olmamasına ve yeni doğum yapmış olmasına rağmen, Şanlıurfa Harran’daki Geçici Barınma Merkezi’ne gönderildi. Bu süreçte üç çocuğu, GGM’deki kötü koşullar ve tahta kurularının ısırması nedeniyle sağlık sorunları yaşadı. Bir aylık bebeği ise sağlık durumu ciddiyetini korurken doktor gözetimine alınmadı.
Gelen tepkiler üzerine göçmen anne ve çocukları GGM’den çıkarıldı. Ancak hâlâ Şanlıurfa’da tutuluyor ve İzmir’e dönmesine izin verilmiyor. Göçmenlerle Kardeşiz Platformu yaptığı açıklamada, Urfa’da tanıdığı kimsesi olmayan ve evi İzmir’de olan göçmen annenin, İzmir’de oturmaya devam edebilmesi için Göç İdaresi tarafından oturum izni verilmesini ve bebeğinin gerekli sağlık kontrollerinin yapılmasını talep etti.
Başta göçmen çocuklar ve kadınlar olmak üzere, göçmenlere kötü yaşam koşullarını reva gören, hukuki süreci şeffaf yürütmeyen ve işlenen hak ihlallerini cezasız bırakan bu düzeni kabul etmiyoruz. Göçmenler yalnız değildir!
https://x.com/gocmenlerle/status/1915383076957426072?s=46
24 Nisan
Dört çocuğuna tek başına bakan Suriyeli göçmen ırkçı saldırıya uğradı
İzmir’de dört çocuğuna tek başına bakan Suriyeli göçmen anne M., komşusu olan bir kadın ve kadının çocukları tarafından ırkçı saldırıya uğradı.
Sokak ortasında M.'nin kız çocuğunu darp eden komşu ve çocukları, olaya müdahale etmek isteyen anneyi de darp etti. "Suriyelileri bu mahallede istemiyoruz, Türkiye'den defolun." diyerek saldıran komşu, ailenin şikayetçi olması durumunda evlerini yakmak ve M.'nin çocuklarını öldürmekle tehdit etti.
Tehditler nedeniyle aile şikayetçi olmaktan korkuyor. Maddi durum sebebiyle oturdukları mahalleden taşınamayan aile, güvenlikleri için acil olarak taşınabilecekleri bir eve ihtiyaç duyuyorlar.
Göçmenlerle Kardeşiz Platformu bir açıklama yayınladı ve İzmir Valiliği ile Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı'nı aile ile irtibata geçmeye ve görevini yapmaya davet etti.
https://x.com/gocmenlerle/status/1916572495857012788?s=46
25 Nisan
Almanya'daki Suriye vatandaşı sayısı azaldı (DW Türkçe)
Almanya'da İçişleri Bakanlığı ülkedeki Suriye vatandaşlarının sayısı konusunda yeni bir veri yayımladı.
İçişleri Bakanlığı verilerine göre, Almanya'daki Suriye vatandaşı sayısı Mart ayı sonunda 968 bin 899 olarak kayıtlara geçti.
Bu sayı bir önceki ay 972 bin 470'ti. Veriler, Suriye vatandaşı sayısının bir ayda 3 bin 571 azaldığına işaret ediyor.
Suriye'de Esad rejiminin geçen Aralık ayında devrilmesinin ardından Almanya'daki bazı Suriyeliler ülkelerine dönmeye başlasa da İçişleri Bakanlığının açıkladığı sayıdaki düşüşte asıl rolü Alman vatandaşlığına geçişlerin oynadığı düşünülüyor.
Almanya'ya 2015-2016 yıllarındaki sığınmacı akınında gelen Suriyelilerin büyük bölümü artık Alman vatandaşlığı için gerekli kriterleri karşılıyor. Alman vatandaşlığına geçen kişiler, çifte vatandaşlık sahibi dahi olsalar artık yabancı ülke vatandaşı sayılmıyor.
Almanya'da 2023 yılında 75 bin 485 Suriyeli, Alman vatandaşı oldu. Bu sayı bir önceki yıl 48 bin civarındaydı. 2024 yılı ve 2025'in ilk aylarına ilişkin veri henüz yayımlanmadı.
Ülkesine dönen Suriyeli sayısı
İçişleri Bakanlığı verilerine göre, geçen Ocak ayından beri 600'ü aşkın kişi Alman devletinden maddi destek alarak Suriye'ye döndü.
Almanya Federal Göç ve Mülteciler Dairesi (BAMF) gönüllü olarak ülkesine dönen Suriyeli sığınmacılara uçak veya otobüs bileti, yol harçlığı (yetişkinler için 200 euro, çocuklar için 100 euro), tıbbi gider desteği (2 bin euroya kadar) ve başlangıç yardımı (yetişkinler için bin euro, çocuklar için 500 euro) sağlıyor. Aile başına verilen destek toplamda 4 bin euroyu bulabiliyor.
Ayrıca, 2017 yılından bu yana eyaletler düzeyinde uygulanan programlarla da gönüllü dönüşler destekleniyor.
Alman yetkililer, gönüllü dönüşlerin bir kısmının resmi kayıtlara yansımadığının, bazı kişilerinse herhangi bir maddi destek almadan ülkelerine döndüğünün altını çiziyor.
Almanya 2012 yılından beri hiçbir Suriyeliyi ülkesine sınır dışı etmedi. Suriyelilerin sınır dışı edilmesine hükmedildiğinde, bu kişiler Dublin Sözleşmesi uyarınca sığınma başvurularından sorumlu bir başka Avrupa Birliği (AB) ülkesine gönderiliyor.
https://www.dwturkce1.com/tr/almanyadaki-suriye-vatanda%C5%9F%C4%B1-say%C4%B1s%C4%B1-azald%C4%B1/a-72352730
27 Nisan
Tigray’dan Suudi Arabistan’a küresel modern köleler – Ercüment Akdeniz (İlketv.com.tr)
19 Nisan 2025 / Silivri Cezaevi
Merkez kapitalist devletler göç ve iltica haklarını son sürat buduyor. Ve fakat küresel göçmen işçi sayısı da büyük artışlar gösteriyor. Peki, bu nasıl oluyor?
ILO (Uluslararası Çalışma Örgütü), 2022 yılında bir rapor yayınladı. “Uluslararası İşçiler Küresel Tahminleri” başlıklı rapora göre 167,7 milyon göçmen vardıkları ülkelerde iş gücüne dahil oldu. 2013-2022 yılları arasında 30 milyon göçmen işçi küresel iş gücü ordusuna katılmış oldu. Yönelim daha çok Avrupa, Kuzey Amerika ve Körfez Arap devletlerinde yoğunlaşıyor.
Bu verilere göre yüksek gelirli ülkeler sanıldığının aksine göçmen işçi transferini durdurmuyor. Çoğaltıyorlar. Ucuz, güvencesiz iş gücü küresel kapitalist rekabetin hâlâ önemli kaynağı. Mültecilere deport, sınırlara örülen duvarlar madalyonun sadece bir yüzü. Diğer yüzünde mobilize hareket eden devasa bir göçmen işçi transferi söz konusu.
ILO verileri göçmen işçi karakterinin de değişmeye başladığını gösteriyor. Göçmen işçiler sadece vasıfsız iş gücü değiller artık. Hizmet sektöründeki göçmenlerin oranı %68,4’e ulaştı. Bakım ve ev içi hizmetlerde göçmen kadın emeği küresel bir talep haline geliyor. Özel istihdam büroları dil, meslek eğitimine yöneliyor. İşçi kiralama bedelini yukarıya çekiyor.
Latin Amerika ve Karayipler
Küresel göçmen işçi pazarına beyaz yakalılar daha çoğalarak giriyor. Hindistan, Çin, Kore, Türkiye gibi ülkelerde üniversite mezunu gençler göç yollarında. Bilişimci, yapay zeka üzerinde çalışan mühendis, doktor ya da iktisatçıların göçü bu. Şirketler internet üzerinden uzaktan çalıştırma modeline de ağırlık veriyorlar. “Beyin göçü” olarak tanımlanan şey eşitsiz koşullarda sömürülmenin de adı. Örneğin Latin Amerika göçleri bu bakımdan çarpıcı.
BM 2024 göç raporuna göre Latin Amerika ve Karayipler nüfusu 660 milyon. Göç oranı ise nüfusun %4,4’üne tekabül ediyor. Bu göçmenlerin 25 milyon kadarı Kuzey Amerika’da. Avrupa’ya 5 milyon, Asya’ya ve Okyanusya’ya 600 bin Latin Amerikalı göçmüş. Latin Amerika ve Karayipler’de yüksek öğrenime geçiş oranı %26,3’ten %56,4’e yükselmiş. Dolayısıyla Latin göçü vasıfsız ya da mavi yakalıların yanında beyaz yakalıları da içine almış bulunuyor.
Suudi Arabistan
Göçmen iş gücü sömürüsünün öncü ülkelerinden Suudi Arabistan’da 12 milyon kadar göçmen işçi çalışıyor. Hindistan, Filipinler, Vietnam, Pakistan, Türkiye, Irak buraya göçmen işçi veren ülkelerden sadece birkaçı. Suudi yönetimi göçmenlere kafala sistemini dayatıyor. Hak, hukuk, grev söz konusu bile değil. Kefil işveren kanun şerri hükümlerde. Krallık kafala sisteminde reform yapsa da pratikte değişen bir şey olmadı. ITUC (Uluslararası İşçi Sendikaları Konfederasyonu) ve ATUC (Arap Sendikalar Konfederasyonu) hak gasıplarına dikkat çektiler. ITUC Afrika’da hak ihlallerini belgeliyor. Yeni yatırım hamleleri hem işçilerin hem de sendikaların endişe kaynağı.
Suudi Arabistan’ı petrol zengini ülke olarak görmek eksik kalır. Krallık ve arkasındaki finansal güç yeni yatırım alanlarına yöneliyor. İmaj güçlendirmek için düzenlenen turnuvalar da buna dahil. 2027 Asya Uluslararası Kupası, 2029 Asya Kış Olimpiyatları, 2034 FIFA Dünya Kupası boş yere ele alınan projeler değil. Suudi vizyonunun bir parçası olarak Ultrakent NEOM’un inşaatında korkunç iş cinayetleri var. ITV verilerine göre 21.000 işçi burada can verdi. Hindistan Times’a göre ise 100.000 göçmen işçi kayıp. Kısacası Suudi Arabistan’a ve Körfez Arap ülkelerine bakmadan küresel göçmen emek sömürüsünü analiz etmek mümkün değil. Çünkü dün olduğu gibi bugün de Avrupa ve Kuzey Amerika “medeniyeti”, göçmen sömürü modellerinde Suudi Arabistan’a bakıyor.
Filistin
7 Ekim Aksa Tufanı operasyonundan sonra Gazze yerle bir edildi. 51.000 kişi katledildi. 1,8 milyon Gazzeli tehcirle yüz yüze. Tehcir’in rotası Mısır, Ürdün, Somali, Somaliland veya Sudan olacak gibi. Trump’ın hayali Gazze’yi rüya yapmak. Peki Gazze’nin inşası ve hizmet sektöründe iş gücü açığı nasıl sağlanacak? Tahmin yürütmek zor değil. Bu konuda denenmiş birçok karanlık yöntem var. Filistinliler önce sürülür, sonra geçici iş akitleriyle kendi yurduna göçmen işçi olarak getirilir. Afrika kıtasının yeni mineral yatakları da iş gücü talep ediyor üstelik. Plan tutar mı? Siyasal dengeler belirleyici olacak. Bu nedenle Filistin ya da Gazze işgaline iş gücü sömürüsü açısından da bakmakta yarar var.
Tigray diye bir yer
Hazır söz Afrika’dan açılmışken, adı pek bilinmeyen o bölgeye uzanalım. Tigray, Etiyopya’nın kuzeyinde bir bölge. 2020 yılında hükümet güçleriyle TPLF (Tigray Halk Kurtuluş Cephesi) arasında şiddetli çatışmalar başladı. Geçmişten bugüne 600 bin insan can verdi. Yıkımın boyutu korkunç. Yeniden inşa için 20 milyar dolar gerekiyor. Yoksulluk oranı %92’ye, işsizlik %74’e çıktı.
Şimdi göçmen kaçakçıları el ovuşturuyor. Yemen üzerinden Suudi Arabistan’a, Sudan ve Libya üzerinden Avrupa’ya göç başladı. Yerinden edilenler vardıkları yerlerin modern köleleri oldular. Geri dönenler ise kapanmış fabrikalar buldular. İşsizlik yükseldi ve ücretler dibe vurdu.
Suriye’nin inşası
Ülkede siyasi denge oturmuş değil. Uluslararası diplomasi trafiği baş döndürüyor. Arka planda ticaret, yatırım hamleleri var. Pazarlık şimdiden başladı. Yeniden inşanın maliyeti 500 milyar dolar. İş gücü açığı büyük. Savaşta mülteci olan Suriyeli işçilere dönün deniyor. Onlar aynı zamanda yeni meslekler ve dil kazanmış işçiler. Elbette başka ülkelerden de göçmen işçiler getirilecek. Geçici Şam yönetimi kafala benzeri çalışma sistemi dayatır mı? Şeriat ile liberal kapitalizm arasında buna da bir formül bulunacak. Körfez ülkelerin model alınması pek muhtemel.
Ukrayna
Savaş sonrası 6,5 milyon kişi yerinden edildi. Göç Almanya, Çekya, Polonya, Litvanya’da yoğunlaştı. Ukraynalılar savaştan kaçarken iş gücü pazarı tuzağına düştüler. Her yerde geçici istihdam ajansları türedi. Lisansı olmayanlar heyelere başvurdu. Maaşlar ödenmedi, ücretler yarım sayıldı. Ağır çalışma ve psikolojik şiddet dayatıldı. Göçmenleri hedef alan “ücret mafyaları” doğdu.
Sosyal diyalog, payandalık
Bütün bu gelişmeler Türkiye’yi de etkiliyor. Türkiye bir yandan gençlik göçü veriyor. Diğer yandan filtrelenmiş göçün işçi alımına devam ediyor. Türkiye kapitalizmi de Suriye’nin inşasına talip. Dönen Suriyeliler kıymetli bu yüzden. Kalanlar yetmiyor. Sermaye örgütleri başka ülkelerden yabancı işçi talep ediyor. Küreye yukarıdan bakınca yeni savaşlar görünüyor. Kapitalizm ayrıca çalışma rejimini de değiştirerek krize çare arıyor. Göçmen işçiler en yağlı pasta onlar için. Dolayısıyla dünya siyasetini bu verili durumla birlikte okumakta fayda var.
Küresel sendikal hareket sadece sosyal diyalog öneriyor. Kapitalizme payanda olmaktan öteye bir şey değil bu. Savaşa tutum almak, siyasete müdahale etmek, dünyanın geleceğini düşünmek ajandalarında yok. Dolayısıyla yeni bir sendikal ve siyasal çıkış elzem. Egemen medya küresel göçün çarpıcı noktalarını bilinmez hale getirirken, onu görünür, tartışılır kılmak her zamankinden değerli. Modern köleler ne kadar çoğalırsa, modern kölelik düzeni dünyaya o kadar egemen olur çünkü.
https://ilketv.com.tr/tigraydan-suudi-arabistana-kuresel-modern-koleler